• Bir Ayet
  • Bir Hadis
  • Namaz Vakitleri
  • Hava Durumu
  • "Görmedikleri hâlde Rablerinden korkanlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır. Sözünüzü gizleyin, yahut onu açığa vurun; (fark etmez). Şüphesiz Allah, sinelerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilir. Yaratan bilmez mi? O, en gizli şeyleri bilir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır."(Mülk, 12-14)
  • "Her kim aşura gününde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa Cenab-ı Hak da senenin tamamında onun rızkına bereket ve genişlik ihsan eder."(et-Tergîb ve'l-Terhİb 2/116)
  • için namaz vakitleri
    İmsak 04:31Güneş 06:06Öğle 13:07İkindi 16:54Akşam 19:59Yatsı 21:28
    • 19°C Kocaeli
    • 21°C İstanbul
    • 26°C Ankara
    • 19°C Rize
  • BIST: 9645.02 -0.50
  • Altın: 2429.254 -0.19
  • Dolar: 32.552 0.19
  • Euro: 34.8813 0.59

Türkiye Ekonomisi Yapısal Sorunları Ve Nedenleri !

Aziz Gökhan Karakuş

Köşe yazarımız Aziz Gökhan Karakuş’un Türkiye ekonomisine dair gerçekleri yansıtan köşe yazısı;

 

1- Merkez Bankası Faiz Kararı ve Sonuçları

Merkez bankasının ana görevi piyasalarda sağlıklı ve istikrarlı fiyat oluşumunu sağlamak ve hükümetle koordineli enflasyonla mücadele etmektir.

Dolayısıyla Merkez bankamızın döviz kuruyla ilgili herhangi bir hedefimiz yok demesi ben artık görevimi yapmıyorum demekle eşdeğerdir. Hazine Maliye bakanımızın biz artık rekabetçi kura geçtik dövizi önemsemiyoruz anlayışı durumu her geçen gün kötüleştiriyor. Rekabetçi kur paranızın günlük, haftalık %1 değer kaybetmesi paranızın alım gücünün yok olması da değildir.

Ekonomi yönetimi ve Merkez bankası kurla mücadele etmek gerektiğinde elindeki ilaçları doğru dozda ve doğru zamanda kullanmazsa, piyasalarla kavga etmeye başlar!

Rekabetçi kur ihracat yaparken, paranızın alım gücünü koruduğu, enflasyonun düşmesine yardımcı olan fiyat istikrarını bozmayan seviyede ve stabil olandır.

Faiz’i gerektiği gibi kullanamayan, döviz satarak kuru belli seviyelerde tutmaya çalışan ekonomi yönetimi rekabetçi kur oluşturuyorum naraları ile ülkeyi fakirlik girdabına hızla sürüklüyor.

Hala ana sorunu anlayamayan ekonomi yönetiminin Türkiye’nin yarınlarını daha da zora sokuyor. Dövizde oluşan sağlıksız fiyatlar enflasyonu yukarı iter sonucunda faizler, döviz kurları siz isteseniz de istemeseniz de kontrolünüzün dışına çıkar ve ülkede üretiminiz karaborsaya düşecek nitelikte yok olmaya sanayiniz, tarım üreticisi, çiftçiniz üretemez yön bulamaz hale gelir.

Fiyat maliyeti sabitlenemediği için enflasyonun üzerinde fiyat artışları durdurulamaz hale gelir.

Sonuç olarak kim olursanız olun piyasalar sizi cezalandırmakta gecikmez.  ABD’nin ilk önce  faizleri yükseltmekle ve piyasadan para çekmekle başladığı ucuz para devrini bitirdiği sırada Türkiye’nin dış politikasında özelikle son 5 yılda  yaptığı yanlış politikalarla dengelenme süreci her geçen gün daha kötüye gitmeye başladı!

ABD Faizleri yükseltmekle başladığı yolculukta Dünya ekonomileri dengesizleşmeye gelişmekte olan ülkelerde negatif ayrışma başladı.

Birde üstüne ABD ve Avrupa ekonomisinde Covid 19 etkisiyle bozulmalar görüldü. Avrupa merkez bankasının faiz artırması beklenirken birden tüm merkez bankaları faiz indirmeye başladı! 

Buna rağmen Türkiye merkez bankası ve hükümetin yanlış kur ve para politikaları yüzünden dünyada eksi faizli ve bol para devri tekrar başlamışken Türkiye’de faizler yıllık %10 ‘un altına gelmedi!

Dünyada sıfır faizli para varken Türkiye Dolar bazında  %6 gibi tefeci faizi diyebileceğimiz yüksek bir oranla hiç bir mantığın almayacağı borçlanmalar yapıldı!

Üstelik her geçen gün risklerimiz artığı, dış politikada dostlarımızın hızla azaldığı iktisat biliminde karşılığı olmayan yanlış kararlar üst üste alınmaya tüm hızıyla devam ediliyor.

Düşük faiz düşük enflasyon üretmez!

Üretimi ithalata bağımlı olan ülke dolar kurlarını, faizi, enflasyonu bir süre kontrol altında tutsa da bunu sürekli hale getiremez kırılgan bir ekonomisi olduğundan hiç bir krizden yara almadan çıkamaz.

Üretime ve üretenin kazandığı bir ekonomik modele geçmedikçe ithalatı durdurmadıkça Türkiye kalkınamaz!!

Halkımız refah seviyesini yakalayamaz.

 

2 - Türkiye Vergi Sisteminin Büyüme üzerindeki Etkisi

Her alanda olduğu gibi Türkiye vergi sistemi üreticinin karşısında parayı elinde tutup Altın, Arsa, Daire, Döviz, Gayrimenkul gibi havadan para kazananları destekliyor.

Bir bölgeden 1 milyon TL’ye bir arsa aldığınızı düşünün! Arsa 5 yıl sonra 3 milyon TL etse 2 milyon TL kar etseniz de devlete 1 TL vergi vermiyorsunuz!

Her ne kadar gayrimenkulde kazançtan vergi alınacağı söylense de tapuda değerler düşük gösterilerek bu paralar ödenmiyor!

Sanayicinin, üreticinin, maaşla çalışanın her şeyi kayıt altında olduğu için dürüst üretici ve sanayici 100.000 TL kar etse %22 sini devlete paşa paşa ödemek zorunda. Üstelik bu üretici işçi çalıştırdı, bir sürü yan iş yarattı ekonomiye can verdi!

Arsayı alan tapu aldı üstüne yattı sanayiciden çok kazandı! Böyle bir sistemde herkes gider arsa alır çoğu insan fabrika kurmaz! Altın aynı şekil, döviz kazançları aynı şekil!

Türkiye’de bir kuyumcuda ortalama en az 6 kg saf altın bulunur bu kuyumcu 200 TL’den sermaye koyup dükkanı 1.2 milyona açtığını düşünün altın şimdi 500 TL oldu!

Kuyumcu oturduğu yerden 1.8 milyon TL değer artış kazancı elde etti kimse kuyumcuya bunun vergisini öde demiyor?

Böyle vergi sisteminde üretim gelişmez herkes bedava paranın peşinde koşar!

Fabrika açacağıma altın, arsa alırım der paranın üstüne yatar piyasada dönmeyen para işsizlik yaratır ülkenizi fakirleştirir!

Vergi sistemi daha düşük oranlarda herkesin vergisini ödediği üreticiyi destekleyen, istihdamı artıranların ödüllendirildiği, bedavadan para kazandırmayı zorlaştıran bir yapıda olmalıdır ki üreten bir akılla ve ekonomik modele sahip olalım.

Vergi sistemi üreticiden yana olmadıkça sanayii ve üretici çarkları her geçen gün güçsüzleşir ithalata daha da fazla ihtiyaç duyarsınız.

 

3 - Türkiye Ekonomisi İstikrarlı Büyüyemiyor!

Hükümet ve Merkez bankamızın para politikasının hatalarının bir tarafa koyarsak, Türkiye en verimli büyüme rakamlarını yıllar içinde gerçekleştiriyor gözükse de her 5-10 yılda bir ekonomisi büyük bir buhran yaşıyor.

Bunun en ana nedeni Türkiye’nin ekonomik modelinin ithalata dayalı ve gerçek üreticinin, üretenin zarar ettiği ekonomik model sahip olmasıdır. Türkiye ekonomisi 180 milyar dolar ihracat yaptığında, 230 milyar dolar ithalat gerçekleştiriyor.

İhracat rakamlarının çokluğundan ziyade verimliliğine ithalatı karşılama oranına ve karlılığına bakmak gereklidir.

Bir şirketiniz olduğunu 220 milyar ithalat 180 milyar dolar ihracat yaptığını düşünün bu aradaki fark’a ne dersiniz?

Zarar,

Türkiye ne diyor?

Cari açık! Cari açık diye bir şey yoktur siz 230 milyar dolar ithalat 180 milyar dolar ihracat yaparsanız 50 milyar dolar ülkenizin hazinesi zarar etmiş demektir.

Yaptığınız ihracatın kalitesiz üretim politikamızın ülkeyi kalkındırmayan düşük kaliteli ihracat olduğunu çok iyi anlamalıyız.

Türkiye son zamanlarda, ÇİN’de başlayan Covid19 etkisiyle Türkiye gibi ülkelere kayacak üretimlerden ucuz işçilik gücüyle ihracat fırsatı yakalayacağını düşünüyor!

Dışarıdan baktığınızda doğru gibi gözükse de Dünya’yı iyi okuyamadığımız açıktır. Dünya robotlaşma ve yapay zekaya doğru giderken insan gücü ile ihracat fırsatı yakalayıp kaliteli büyüyemeyeceğimiz açıktır. 

Dünya teknoloji ve robotik üretime gidiyor!

Ucuz insan gücünün ilerideki yıllarda Dünya’da bir kıymeti olmayacak! Türkiye Çin, Bangladeş gibi ucuz insan gücüyle dünyaya mal satan ülkelerin insanlarının yaşam kalitesi ve refah seviyesine bir bakın!

Sefalet ve kölelik düzeninde çalışan insanları görürsünüz.  

Almanya, İngiltere, ABD gibi ülkelerin insanlarının refah seviyesini düşünün.  

Eminim ki şunu artık çok iyi anladınız, Türkiye ucuz insan iş gücü ihraç ederek montaj sanayii ile bir yere varamadı varamayacak.

Demek ki neymiş Türkiye ekonomisinin istikrarlı büyümesi için ilk öncelikle üretici ve üretimin yani gerçek sanayici, tarım üreticisi, çiftçinin, kobinin, desteklenmesi, ödüllendirilmesi teşvik edilmesi gerekmektedir.

Teknolojik büyüme, yapay zeka, iğnesinden ipliğine hammaddesinden son mamulüne ithalatı kesecek ihracatı artıracak bir ekonomik model belirlenmedikçe Türkiye 1 yıl için % 10 büyüse de 3 yıl sonra yeniden çöküşe geçtiği ve bundan sonrada çöküşler yaşayacağı açıktır.

Türkiye’nin yapması gereken Almanya benzeri bir büyümeyi esas almak üreticiyi destekleyici bir politika’da hareket etmesidir.

 

4 - Sonuç

Türkiye ekonomisinde Bağımsız Merkez bankası ve yargı ehil ellerde liyakata dayalı seçilmiş yönetici bürokratlar ve kamu kurumları olmadıkça! Adil bir vergi sistemi hukuk, adalet ve demokratik denetlenebilir şeffaf bir sistem gelişmedikçe! Türkiye ekonomisi ithalata bağımlılığını azaltmadıkça, teknoloji, yüksek kaliteli, robotik yapay zekayı esas alan dünyanın aktığı yöne göre hareket etmedikçe yüksek enflasyon, yüksek kur, yüksek faiz bataklığından kendini kurtaramaz.

Dolar bugün 8 yarın 9 öbürgün 12 TL olur!

Enflasyonunuz %20’lere faiziniz %25’lere çıkar durur.

Kalitesiz büyüme günü, ayı kurtarsa da yıllar bazında çok ağır faturayla tekrardan karşınıza dikiliyor!

Ekonominiz 4-5 yılda kazandığı ivmeyi 3-5 ayda geri veriyor!

Türkiye’nin kurtuluşu liyakat ve adaleti esas alan üstün teknoloji, yapay zekayla donanmış ekonomik büyümesi, ithal edip üretmeye değil tüm hammaddeyi markayı üreten değer yaratıp ihracatını katma değerli satıp ülkesine ve geleceğine yatırım yapan halkının refah seviyesini artıran bir modele sahip olmalıdır.

Gerçek manada üretmeyi başarmadıkça! Üstün demokrasi, özgür, sorgulayan, dünyayı iyi okuyan gençler yetiştirip harekete geçmedikçe fakirleşmekten öteye gitmedik gidemeyeceğiz.

En kısa zamanda bu değerlerde bir Türkiye görmek ümidi ile...

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar
Adem satiroglu
15 Kasım 2020 Pazar 16:12
16:12
Cok isabetli bir yorum
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 Milli Hakimiyet | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Haber Scripti: CM Bilişim