• Bir Ayet
  • Bir Hadis
  • Namaz Vakitleri
  • Hava Durumu
  • "Görmedikleri hâlde Rablerinden korkanlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır. Sözünüzü gizleyin, yahut onu açığa vurun; (fark etmez). Şüphesiz Allah, sinelerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilir. Yaratan bilmez mi? O, en gizli şeyleri bilir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır."(Mülk, 12-14)
  • "Her kim aşura gününde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa Cenab-ı Hak da senenin tamamında onun rızkına bereket ve genişlik ihsan eder."(et-Tergîb ve'l-Terhİb 2/116)
  • için namaz vakitleri
    İmsak 06:35Güneş 08:06Öğle 13:00İkindi 15:22Akşam 17:43Yatsı 19:09
    • 12°C Kocaeli
    • 15°C İstanbul
    • 4°C Ankara
    • 10°C Rize
  • BIST: 11008.47 0.82
  • Altın: 5772.236 0.56
  • Dolar: 42.5249 -0.09
  • Euro: 49.6115 -0.16

Erken tanı ile meme kanserinde yaşam şansı yüzde 90’ı aşıyor

Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanseri, erken tanı sayesinde artık büyük oranda tedavi edilebiliyor.
Erken tanı ile meme kanserinde yaşam şansı yüzde 90’ı aşıyor

Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi’nden Genel Cerrah Op. Dr. Kemal Raşa, düzenli taramaların erken teşhiste hayat kurtardığını vurgulayarak, “Erken evrede yakalanan hastalarda 5 ila 10 yıllık sağ kalım oranı yüzde 90’ın üzerinde. Bu, birçok kanser türü için ulaşılması zor bir başarı. Bu oran yalnızca yaşam süresinin uzadığını değil, erken evrede tanı alan pek çok hastanın tamamen iyileşebildiğini de gösteriyor. Geç tanılarda ise yaşam süresi ciddi şekilde kısalıyor. Bu yüzden erken teşhise yönelik tarama programları, meme kanseriyle mücadelede en etkili silahımız” dedi. Dr. Raşa, meme kanseriyle ilgili merak edilen soruları yanıtladı.

 

Meme kanserinin erken teşhis edilmesiyle geç teşhis edilmesi arasında, hayatta kalma oranları açısından büyük bir fark var mı?

Meme kanseri erken evrede teşhis edildiğinde hastalık genellikle memede veya koltuk altı lenf bezlerinde sınırlı olur. Bu aşamada tedaviye verilen yanıt çok yüksektir ve 5–10 yıllık sağ kalım oranı çoğu zaman yüzde 90’ın üzerindedir. Ancak hastalık geç fark edildiğinde, yani uzak organlara yayıldığında, yaşam süresi genellikle birkaç yıl ya da aylarla sınırlı kalır. Bu dönemde tedavinin amacı hastalığı tamamen ortadan kaldırmaktan ziyade, yaşam süresini uzatmak ve yaşam kalitesini korumaktır. Erken tanı sayesinde eskiden ölümcül kabul edilen meme kanserini artık yaşamı tehdit eden bir durumdan çok, hipertansiyon ya da diyabet gibi kontrol edilebilen kronik bir hastalık olarak görebiliriz.

 

Meme kanseri erkeklerde de görülebilir mi? 

Meme kanserlerinin yaklaşık yüzde 1’i erkeklerde görülür ve bu vakalar kadınlardakine göre daha sık kalıtsal kökenlidir. Ailesinde birden fazla kadında meme kanseri bulunan erkekler de mutlaka muayene edilmeli ve ultrasonografiyle kontrol edilmeli. Erkeklerde meme dokusu az olduğundan hastalık genellikle ele gelen bir kitleyle fark edilir. Şüpheli bulgu varsa ultrasonografi ve kalın iğne biyopsisiyle tanı konur. Bu nedenle, kalıtsal meme kanseri öyküsü bulunan erkeklerin 40 yaşından sonra en az bir kez meme muayenesi yaptırması ve bir meme merkezine başvurması önerilir.

 

Meme kanseri tedavisi doğurganlığı etkiler mi? 

Meme kanseri tedavisinde ilk adım genellikle ameliyattır. Bazı hastalar ek olarak kemoterapi ve anti-hormon tedavisi alırken, memesi korunan hastalara radyoterapi uygulanır. Bu tedaviler esnasında hastanın doğurganlığı olumsuz etkilenebilir, özellikle kemoterapi ve uzun süreli anti-hormon tedavileri bu riski artırır. Bu nedenle doğurganlık çağındaki kadınlarda tedaviye başlamadan önce bu konunun mutlaka değerlendirilmesi, hastanın tüp bebek ünitesinde görevli kadın doğum uzmanlarıyla görüşmesi ve doğurganlığını korumak istiyorsa yumurta dondurma gibi seçenekleri önceden planlaması önerilir.

 

Hastalık tedavi edildikten sonra tamamen yok olur mu yoksa vücudun bir yerinde gizli kalmaya devam eder mi? 

Kuramsal olarak, bir hastalık ya da doku vücudun başka bir bölgesine yayılma potansiyeline sahipse —yani metastaz yapabiliyorsa— o hastalığa kanser denir. Bu sebeple kanserler vücudun farklı bölgelerine yayılabilir. Tanı sonrası hastalığın başka bir organa gidip gitmediği ise PET-BT gibi görüntüleme yöntemleriyle değerlendirilir. Ancak meme kanseri gibi yavaş ilerleyen kanserlerde, hastalık tedaviden 10, 15 hatta 20 yıl sonra bile memede ya da uzak organlarda yeniden ortaya çıkabilir.

 

Meme kanseri vücudun ilk olarak hangi bölgelerine sıçrama eğilimindedir?

Tüm kanserlerin temelde iki yayılım yolu vardır. İlki, kan damarları aracılığıyla vücudun uzak organlarına yayılımdır. Tümörler en sık akciğer, karaciğer ve kemiklere yayılmayı tercih etse de teorik olarak her organa metastaz yapabilir. İkinci yol ise lenf damarları aracılığıyla gerçekleşir. Meme ve tiroid gibi endokrin kökenli kanserler genellikle önce lenf yoluyla yayılmayı tercih eder. Tabii zamanla kan dolaşımıyla uzak organlara da metastaz yapabilirler. Dolayısıyla meme kanserinde ilk olarak koltuk altındaki lenf bezlerine bakılır çünkü kanserin yayılmaya başlayıp başlamadığını gösteren en erken ve en önemli bölgedir.

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 Milli Hakimiyet | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Haber Scripti: CM Bilişim