Bugün, Genelkurmay Başkanlığı’nın 27 Nisan 2007 tarihinde ’e-muhtıra’ olarak tanımlanan açıklamayı yapmasının yıl dönümü.
Konuya ilişkin hükümet kanadından ilk açıklama, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’ten geldi. Çelik, 27 Nisan bildirisinin yıl dönümü dolayısıyla Twitter hesabından şu açıklamayı yaptı:
“Bugün hükümete karşı 27 Nisan’da verilen bildirinin yıl dönümü. Bu bildiriyi yayınlayanlar bunu bir muhtıra olarak kurguladılar ama hükümetimizin dirayeti sayesinde muhtıra olarak kullanılan bildiri sahiplerine iade edildi. Bu tutum demokrasi tarihimizde bir dönüm noktasıdır. İlk defa bir hükümet, muhtıra teşebbüsüne direndi. Böylece muhtıra, kağıt parçasına döndü."
"Siyaseti muhtıralarla ya da yargı müdahaleleriyle kuşatma teşebbüsleri bu ülkeye en büyük zararı vermiştir. Halk iradesi üzerinde vesayet böyle kuruldu, devam ettirildi. Bunun her zaman değişik enstrümanları oldu” diyen Bakan Çelik şunları kaydetti:
"ŞİMDİ DE ’UZAKTAN KUMANDALI’ ÖRGÜTLENME İLE BASKI DEVAM ETTİRİLMEK İSTENİYOR"
“Şimdi de yargı içerisindeki ’uzaktan kumandalı’ savcı ve yargıç örgütlenmesi ile vesayet başka boyutta devam ettirilmek isteniyor. Türkiye’nin varoluşuna karşı suikast girişimleri böyle kurgulanıyor. Milletine silah çeken bazı askeri bürokrasi yapılanmalarından bu millet çok çekti, şimdi de kalemini millete karşı kullanan bazı uzaktan kumandalı yargı bürokrasisi örgütlenmesi milli iradeyi tehdit ediyor. Uzaktan kumandalı yargıçlar, profesyonel bir psikolojik harp stratejisinin elemanları olarak hareket ediyor. Ve tabii bu ülkedeki her anormalliğin baş destekçisi CHP hemen bunlara destek vermek üzere seferber oluyor. Böylece CHP siyasi seçim kampanyası yerine uzaktan kumandalı yargı kampanyasına başladı. 27 Nisan muhtıra teşebbüsünün yıl dönümünde başka teşebbüslere devam ediyor birileri. Demek ki demokrasi mücadelesinde yok hükmüne sokulacak daha çok vesayet adacığı var. 7 Haziran seçimlerinin vesayete karşı demokrasi bayramına dönüşmesi için çok sebep var. Uzaktan kumandalı yargıç örgütlenmesi, yargıyı, ülkeyi illegal şekilde yönetmenin mekanizması haline getirmeye çalışıyor. Bu doğrudan Milletin ülkeyi yönetme hak ve yetkisine karşı bir tutumdur.”
