04 Mayıs 2024
  • Kocaeli10°C
  • İstanbul13°C
  • Ankara11°C
  • Rize13°C

"BİR KIRLANGIÇLA BAHAR GELMEZ"

Aziz Gökhan Karakuş yazdı...

"Bir Kırlangıçla Bahar Gelmez"

20 Kasım 2020 Cuma 13:04

Merkez bankası 22 Ekim 2020 ’de yaptığı hatayı  19 Kasım 2020 ‘de yeni gelen yönetimle düzelterek faizlerde 475 puan artış gerçekleştirdi. Yatırımcıların, Hükumet ve Merkez bankasının artık piyasaylarla kavga etmiyeceğine inanması adına güçlü bir adım oldu.  Merkez bankası üzerine düşeni yaptı şimdi sıra hükumetimizdedir. Özelikle Syn. Cumhurbaşkanımız Maliye bakanlığı ve Dış işleri bakanlığımızın  üzerine çok ciddi yükler düşmektedir. Döviz kurlarında gevşeme olduğu görülsede hızlıca reformlar yapılmaz, içerdeki ve dışardaki siyasette tansiyon düşürülmez  ise faiz artışının yapılmasının etkileri çok kısa sürer kurlarda ardından enflasyonda hızlıca yükselme başlar.

“Karar sürpriz olmasa da para politikasının daha anlaşılabilir bir sadeliğe bürünmesinin ilk toplantıda tereddütsüz yapılması olumlu bir gelişme” oldu.

“Böylece ABD yaptırımları ve Covid-19 kaynaklı beklenmedik bir durum olmadıkça dış borçların ödenme zorluğuna yol açacak bir kriz, bunun neticesinde bir kur şoku ve olası sermaye kontrolü riski en azından kısa vadede bertaraf edilmiş oldu” “Açıklama metninde hane halkının dolar ve altına rağbeti ve TCMB'nin yetersiz rezervlerini ima eden kısımlar da sorunların göz ardı edilmediğine ilişkin önemli sinyaller verdi.”

“Tabii bu faiz artışı tasarrufların TL cinsi mevduatta değerlendirilmesinde kalıcı etki yapacağı şüpheli; Çünkü yerli yatırımcının hissettiği enflasyon bu oranın hayli üzerinde” Erdoğan'ın şahsına münhasır faiz politikasına rağmen bu kararı almasında; politika faizi ile örtülü faiz arasındaki farka ikna olması ve TCMB'nin brüt rezervlerinin değil swap hariç net rezervlerinin ciddi manada eksiye düşmeside büyük rol oynadı.

TÜRKİYE FAİZ,DOLAR, ENFLASYON SARMALINDA!

Türkiye’de herhangi bir alanda ithalat yapıp üretim yaptığınız veya al satçı olduğunuzu düşünün. 22 Ekim 2020 de alınan yanlış faiz kararı neticesinde kur 8.50 seviyesindeyken 100.000 dolarlık hammadde alımı yaptığınızı düşünün! Alım için o günki şartlarda 850.000 TL  ödediniz oysa bugün kur 7.50 seviyesinde rakibiniz malı bugün aldığında ise 750.000 TL‘ye almış olacak! Bir ay önceden aldığınız mal 15-20  günden önce Türkiye'ye gelmediği gibi birde 100.000 TL satınalma zararı ettiniz! Büyük şirketlerin alımları düşünüldüğünde kobilerimizin milyonlarca lira zararı var! Kurun yüksek olması kadar bir büyük riskte istikrarsız olmasıdır. Dolar kurunun bir gün 7.50 öbürgün 8.60 olduğu piyasalarda fiyat istikrarını nasıl sağlıyacak? Enflasyonu nasıl düşüreceksiniz ?

Kurları  istikrarlı bir fiyat aralığında tutmak istiyorsak oyunun kuralını hergün değiştirmek yerine  kısa ve orta vadede istikrarlı doğru kurgulanmış enflasyonu kalıcı olarak % 5 ‘ler seviyesinde tutacak para ve maliye politikalarına ihtiyacımız var.

Türkiye’de ekonomi yönetimi bugünü bir milad sayıp para politikasında sadeleşmeye gitmeli her gün yeni bir icat çıkarmamalı oyunun kuralını kafasına göre değiştirmemelidir. Bukadar oynak bir zeminde hiç bir iş adamı önünü göremediği gibi yatırım yapmayada cesaret edemez.

BU SARMALDAN NASIL ÇIKARIZ?

Bu sarmaldan çıkmak Türkiye için çok kolay, her şeyden önce biz  ve liyakat demeyi öğrenmeliyiz! Bakın sadece bir faiz artırımı sinyali yani sadece doğrularla piyasayı yöneteceğiniz, liyakatla yola devam edeceğinizin sinyalini verdiğiniz anda dahi TL %12 civarında değer kazandı! Merkez bankasının milyarlarca dolar rezervini satıp eriteceğinize baştan bu faizi artırıp, enflasyon düşürseydiniz, yapısal reformlar hızla yapılsaydı, ekonomide ithal edip üretmeye dayanan değil, üretebildiğiniz her ana ve ara ürünleri, hammaddeyi kendiniz üretebilir hale gelseydiniz Türkiye’de işler çoktan düzelmişti.

Merkez bankası para politikasını enflasyon düşene kadar asla gevşetmemeli, Maliye bakanlığımız sıkı para politikasından asla vaz geçmemelidir. Cumhurbaşkanımızın ‘da dış politikada ve iç siyasette gerilimi düşürmesi farklı düşünen çevrelere daha çok kulak vermesi istişare mekanizmalarını etkin çalıştırması elzemdir. Türkiye hızla ana ve ara hammaddeleri üretecek kobileri teşviklerle beslemeli özelikle ithalata dayalı stratejik ürünlerde üretici olabilecek firmalara her türlü imkanı sağlamalıdır. Üretimle beslenmeyen,ithalatı durdurmayan para politikası tek başına yeterli olmaz.

Ekonomide üreten, üretmeyi hedefe koyan akılla hareket etmeyi başarıp, hızla yerli ve yabancı yatırımcının kendini güvende his edeceği hukuk reformları ardından eğitim reformları, devletine bağlı olmak hainlik etmemek şartı ile basın özgürlüğünün genişletilmesi, iç siyasette kendinle barışık, dış siyasette dostlarını artıran Türkiye görebilirsek ülkemizin insanını doğru kanalize edecek teşviklerle Türkiye ekonomik toparlanmasını gerçekleştirebilir. Umarım artık yönetenler "BEN" biliyorum demekten vaz geçer, liyakatı merkeze alan  "BİZ" yapabiliriz aklı ile hareket ederler.

Türkiye’nin ve piyasaların her şeyden çok istikrar ve güvene ihtiyacı var.