• Bir Ayet
  • Bir Hadis
  • Namaz Vakitleri
  • Hava Durumu
  • "Görmedikleri hâlde Rablerinden korkanlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır. Sözünüzü gizleyin, yahut onu açığa vurun; (fark etmez). Şüphesiz Allah, sinelerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilir. Yaratan bilmez mi? O, en gizli şeyleri bilir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır."(Mülk, 12-14)
  • "Her kim aşura gününde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa Cenab-ı Hak da senenin tamamında onun rızkına bereket ve genişlik ihsan eder."(et-Tergîb ve'l-Terhİb 2/116)
  • için namaz vakitleri
    İmsak 04:27Güneş 06:03Öğle 13:07İkindi 16:55Akşam 20:01Yatsı 21:31
    • 13°C Kocaeli
    • 16°C İstanbul
    • 21°C Ankara
    • 17°C Rize
  • BIST: 9722.09 0.00
  • Altın: 2428.571 -0.03
  • Dolar: 32.5199 -0.10
  • Euro: 34.8 -0.22

Anayasa Mahkemesinden "ezan sesi" kararı

Anayasa Mahkemesinin, evinin çevresindeki cami ve mescitlerden sabah saatlerinde yüksek sesli ezan okunmasından rahatsız olan kişinin yaptığı bireysel başvuruyu kabul edilemez bulmasına ilişkin kararının gerekçesi açıklandı.
Anayasa Mahkemesinden "ezan sesi" kararı

Anayasa Mahkemesinin, evinin çevresindeki cami ve  mescitlerden Sabah saatlerinde yüksek sesli ezan okunmasından rahatsız olan  kişinin yaptığı bireysel başvuruyu kabul edilemez bulmasına ilişkin kararının  gerekçesi açıklandı.

İzmir'in Göztepe semtinde ikamet eden başvurucu, evinin çevresinde  bulunan cami ve mescitlerden sabahın erken saatlerinde hoparlörlerle yüksek sesli  ezan okunmasından uykusunun bölündüğünü, mensubu olmadığı bir dinin ibadetine  zorlandığını ve rahatsız olduğunu öne sürdü.

Bundan kaynaklanan manevi zararının giderilmesi için idareye başvuran  ve başvurusu reddedilen kişi, bu işlemin iptali istemiyle açtığı davaların da  reddedilmesi üzerine Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.

Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü, başvuruyu kabul edilemez buldu.  Yüksek Mahkemenin gerekçesi, Resmi gazete'de yayımlandı.

Başvuruyla ilgili Adalet Bakanlığınca Anayasa Mahkemesine gönderilen  görüşte, çoğunluğu Müslüman olan Türkiye'de ibadete çağrı aracı olarak kullanılan  "ezan"ın, İslam'ın tüm mezheplerinde kabul edildiği, ayrımcı bir yönünün  olmadığı, toplumun birçok kesimi tarafından içselleştirilmiş ve kültürünün  parçası haline gelmiş bir uygulama olduğu, gelinen tarihsel süreç içinde ezan  okunması hususunda devletin negatif yükümlülüğünün bulunduğu belirtildi.

Görüşte, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin benzer konulardaki  uygulamaları da dikkate alınarak, şikayete konu edilen ve gürültü olarak  nitelendirilen olayların bireyler üzerinde meydana getirdiği rahatsızlık ile  toplumun çoğunluğu tarafından kabul edilmiş dini uygulamanın devamında ulaşılmak  istenen faydanın karşılaştırılması ve adil bir denge kurulması gerektiği  vurgulandı.

GEREKÇEDEN

Yüksek Mahkemenin gerekçesinde, başvuru konusu olayda çevresel  rahatsızlığın kaynağı olarak ileri sürülen cami ve mescitlerin sabah ezanı  okunurken sesin yüksek olduğu, başvurucunun ikamet ettiği çevrede üç ayrı  ibadethane bulunduğu, bunların Diyanet İşleri Başkanlığı denetimine alınmış resmi  görevlisi bulunan cami ve mescitlerden olduğunun anlaşıldığı kaydedildi.

Başvurucunun, yüksek sese ilişkin ölçüm değerleri, konuta mesafesi ve  ses cihaz açıları gibi somut verileri başvurusuna eklemediği aktarılan gerekçede,  "Somut olayda sabah saatlerinde yüksek sesle ezan okunmasından rahatsız olan  bireyin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı ile çoğunluğun inancının bir  gereği olan, inananları namaza çağırma niteliği taşıyan ezanın sesinin kamusal  alana verilmesi konusunda toplumun menfaatinin dengelenmesi söz konusudur. Bu  menfaatlerin demokratik toplumlarda çoğulculuk ve hoşgörü temelinde dengelenmesi  gerektiği açıktır." denildi.

Ezanın, İslam dininde bireyleri namaz ibadetine çağırmak veya  ibadethaneye gidemeyenlere namaz vaktini bildirmek amacıyla İslam'ın ilk  yıllarından itibaren uygulanan bir "dini ritüel" olduğu ve toplumda kültürel bir  değer kazandığının da dikkate alınması gerektiği vurgulanan gerekçede, şunlar  kaydedildi:

"Demokratik hoşgörü ve çoğulculuk, toplumun büyük çoğunluğunun inancı  doğrultusunda bazı uygulamalara izin verilmesini kaçınılmaz kılmakta ve bir arada  yaşamanın getirdiği bu tür kültürel ve dini uygulamalara belli ölçüde tahammül  etme yükümlülüğü doğurmaktadır. Fakat bu yükümlülük, uygulamaların bireylerin  maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkını ihlal edecek boyuta  ulaşmasına ve katlanılamaz bir yük teşkil etmesine izin verilmesi anlamına  gelmemelidir."

Gerekçede, bu tespitler ışığında kamusal makamların olaya gereken  özenle yaklaşmadıkları ve olayda söz konusu olan kamusal ve bireysel menfaatleri  gerektiği şekilde değerlendirmedikleri, başvurucunun maddi ve manevi varlığını  koruma hakkının korunması bağlamında kamusal makamların negatif ve pozitif  yükümlülüklerini yerine getirmedikleri sonucuna varılmasının mümkün olmadığı  kaydedildi.

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 Milli Hakimiyet | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Haber Scripti: CM Bilişim